11 Ocak 2011 Salı

Londra'da Çıplak Bisiklet Turu



Pazzo'nun gözüyle, Çıplak bisikletçilerin pedallarını nasıl çevirdiğine tanık olacağız. Pazzo'nun kişisel bloguna http://pazzogunluk.blogspot.com adresinden erişebilirsiniz.

Londra'da yaşamaya başladığımdan beri keyif alarak yaptığım nadir şeylerden biriydi Çıplak Bisiklet Turu. Bu kente ilk geldiğim seneydi. En kalabalık caddelerinden birindeydim ve bir anda bisiklet üzerinde çırılçıplak bine yakın insan geçmeye başladı. Saşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. “Valla yırttın” dedim Pazzo. Ne güzel, demek ki ölmüştüm ve cennete düşmüştüm. İyi, bundan sonra yaşadık. “Demek ki huriler cennette bisiklet üzerinde geziyor, ne güzel” diye düşünmeye baslayacaktım ki... Ortada bir sürü erkek olması ve giyinik insanların da varlığı beni kendime getirdi. Cennette falan değilmişim maalesef. Ve daha acısı, o gördüklerim de benim için hazırlanmış huriler değilmiş. Her sene yapılan Çıplak Bisiklet Turu'ymuş. Bu turu yapmak için “petrol kullanımını protesto ediyoruz” diye bir bahane de bulmuşlar. Bir sonraki sene yapılacak olana katılmaya karar vermiştim ve internetten başvurumu yaptım. İşte bundan sonra yaşadıklarım:

'Ben soyunamam'

O gün gelmişti ama cok umursar değildim. Soyunup bisiklet sürmeyi de düşünmüyordum. Çünkü “Ulan” diyordum “Bin kişinin İçinde ereksiyon olursam nereye saklayacağım? Bir elimle bisikleti tutup, diğer elim oramda nereye kadar süreceğim?” diye düsündüğüm için hiç öyle “Soyunup da gezeyim” düşüncesinde değilim. Elime kameramı aldım, amacım bol bol kayıt yapmaktı. Baslangıç yerine geldim. Neredeyse Heathrow Havaalanı'na yakın bir yerden başlıyor ve son durak Tower Bridge. Herhangi bir komut falan yok. Sadece görevliler (bütün görevliler, tur boyunca çıplak değildi.) sürekli 12.00'da hareket edileceğini söylüyor. Yavaş yavaş soyunmalar başladı. Herkes birbirini bekliyormuş. Biri bir soyundu bir öndekinin aynı çukura düştüğünü bile bile sürü psikolojisiyle atlayan koyunlar gibi herkes soyunmaya başladı.

'Olanlar oldu'

Ortalık çıplak kaynıyor. Düşünün. "Bir sürü giyinik insanın arasında bir anda çıplak kalsanız nasıl utanırsınız?" İşte ben de aynen öyle utandım. Giyinik olduğum için. Ya giyinik olan yani olması gerektiği gibi olan benim ama ben utanıyorum. Baktım kimsenin kimseyi taktığı bir yer değil, ee zaten organizasyona katılımcı olarak ismimi yazdırmışım. Üzerimde şort ve t-short vardı. Ve 30 saniye sonra ben de cırılçıplaktım. Neyse ki endişe ettiğim şey olmadı. Herhangi bir ereksiyon kazası yaşamadım. Giyinikken yaşadığım utanma hissi de geçti. Etrafındaki hiç kimse umrunda olmuyor. “Biri bana bakar” derdi yok. Bisikletlere binildi ve yolculuk başladı.

'Açıkta bir şey mi gördün?'

Bir çok kişi yalnız gelmiş ama sevgilisiyle katılanlar da az değil. Bir kızla hafiften samimiyet kurdum ve yolculuğu beraber yapmaya başladık. Kız, Londra gibi kozmopolit bir yerde yaşamasına karşın ilk defa sünnetli birini görmüş. Zaten bizim samimiyet de oradan başladı. Bisiklet üzerinde yol alıyoruz, bir anda yanımda bitiyor. Çaktırmadan bakma gibi bir derdi de yok. Aleni şekilde gelip bakıyor. “Açıkta bir şey mi gördün?” diye sorsam fevkalede saçma olacak. Sonunda sordum. “Ne bakıp duruyorsun?” diye. “Seninki niye öyle diye sordu?” Hayatımda ÖSS sorularından sonra cevaplaması en zoruydu benim için. Müslüman olduğumu, dini inanıştan dolayı böyle olduğunu anlatmaya başladım ama boşuna ugraşmışım. Kız inanmadı ve “Olur mu öyle şey” dermişçesine güldü. En sonunda ispat etme ugraşından vazgeçtim. “Eve gidince internetten araştır” dedim ve konu kapandı.

'Muhabbet koyu...'

Çok enteresan bir yolculuktu. Giyinikken asla konuşamayacağın konularda rahat rahat sohbet edebiliyorsun. “Senin göğüslerin silikonlu mu?”, “Aa seninki niye böyle?” şeklinde gelenle geçenle muhabbet edebiliyorsun. Özellikle yolun başı kente uzak bir nokta. Bizi, gelen geçen arabalar haricinde gören yok. Bu nedenle muhabbet koyu...

'Ah o hanımefendiler!'

Kente yaklaşmaya başladık. Beni yine bir endişe sardı. “Acaba giyinsem mi? Kalabalık içinden nasıl geçeceğim? Üstelik okulum kentin göbeğinde. Ya bir arkadaş görürse?” gibi senaryolar kurarak yola devam ettim. Yanımdaki kız, beni rahatlattı ve ilk başta giyinmedim. Bizi bekleyen bir sürü insan yollara serilmiş. Geçiş güzergahımız önceden belli olduğu için sanki bir maratondayız. Sağlı sollu insanlar bizi alkışlıyor. Niye alkışlıyorlar hiç anlamam... Çırılçıplağız. Gidin, şikayet edin manyaklar... :) Hyde Park'ta mola veriyoruz. Bu kez resmen insan saldırısına uğruyoruz. Bizimle fotoğraf çektirmek için kuyruğa girmişler. O kadar çok insan fotoğraf istiyor ki; muhakkak birileri de bana geliyor. Türlü isteklerle kaşılaştım. Bu organizasyona acemi olmayanlar hemen “Hayır” diyor. Neden “Hayır” dediklerini ilk başta anlamamıştım ama sonradan farkına vadım ki insanların istekleri bitmiyor. Herkesin aklında bir kare var ve seni de hayalindeki kareyi vermen için ikna etmeye çalışıyor. En sonunda yolculuk başından beri korktuğum ereksiyon olayı benle fotoğraf çekilen iki hanımefendiyi kırmamam sonucu gerçekleşti. Hızlıca alandan uzaklaştım. Dayanamayacak duruma gelmiştim ve bu halimle fotoğraf çektirmek için etrafımda birikenlerin sayısı bir hayli fazlaydı. Hemen şortumu giydim ve fotoğraf çilesi sona erdi. Daha sonra Tower Bridge'in altında uygun bir alan bulup son durakta halktan uzaklaşıp tekrar soyundum. O günden kalan fotoğraflar, maalesef teknolojinin azizliğine uğradı.


Çıplak Bisiklet Turu'ndan Kısa Kısa

- Kimse birbirine sapıkça bakmıyordu sanki çıplaklık en normal şeymiş gibiydi.

- 18 yaşında genç kızdan 70 yaşında ninelere kadar her yaş grubundan insan vardı.

- Uzakdoğulu kızların vücutları çok farklıydı.

- Brezilya ve Kolombiyalı kızlar, çıplak halde çok daha çekiciler.

- Turda kendimden başka Türk'e denk gelmedim ya da onlar kendilerini hissettirmediler.

- Birkaç çekik gözlü erkeğe (muhtelen Japon) çok üzüldüm. Dürbüne ihtiyacım oldu. :)

- Bence zenci efsanesi yalan. Öyle abartılacak bir şey yok.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder